Ana Sayfa / SAVAŞIN BİLİMSEL ETÜDÜ / Süregelen rekabetler yaklaşımı

Süregelen rekabetler yaklaşımı

SÜREGELEN REKABETLER YAKLAŞIMI

GİRİŞ

Süregelen Rekabetler yaklaşımı, topraksal yakınlık kavramı temelinde çatışmacı eğilimdeki ikili devlet modellerinin uzun bir tarih aralığında belirli sıklıklarla askeri olarak karşı karşıya gelişini nicel ve istatistiki veriler ışığında analiz ederek açıklamaya çalışan bir yöntem öngörmektedir. Bu bağlamda Davranışsalcı ekolün savaş etütlerine yaptığı en önemli katkılardan biri olan ‘’ Süregelen Rekabetler Yaklaşımı ‘’ uluslararası sistemde devletler arası şiddet eylemlerinin büyük bir bölümünü açıklama olanağı sunmaktadır. Kavram ilk kez kullanıldığı 1980’li yılların başlarında ikili devlet rekabetlerinin nedenlerinin tanımlanmasından daha ziyade devlet çiftleri arasında uzun bir zaman aralığında tekrarlanmakta olan çatışmaların analizine dayanan ampirik modellerin ortaya konulmasında kullanılmıştır. Bu bağlamda belirtilmelidir ki genel olarak analiz edildiğinde rekabetleri konu alan çalışmalar büyük oranda rekabetin nasıl geliştiği ve sonlandığına yoğunlaşmaktadır. Rekabetin ortaya çıkış nedenleri ise bu çerçevede ikincil planda ele alınmaktadır. Rekabet çalışmalarının bu temel özelliği bu çalışmalar çerçevesinde geliştirilen yaklaşımların kavramsallaştırılması sürecinde en önemli eleştiri noktasını oluşturmaktadır. Bu bağlamda Süregelen Rekabetler Yaklaşımı’nın kavramsallaştırılma süreci de benzer şekilde kavrama karşı geliştirilen geniş eleştiriler çerçevesinde daha sonradan oluşturulmaya başlanmıştır. Bu sürecin ilk yıllarında kavram bağımsız bir analiz modeli olarak ele alınmaktan daha ziyade ‘Arms Race’, ‘Power Transition’ gibi hipotezlerin geliştirilmesi sürecinde kullanılmıştır. Sürecin başlangıcında öne çıkan isimler Paul Diehl ve Gary Goertz ve Robert Wayman’dır. Kavramın tanımlanması için ortaya konan çalışmalar beraberinde birçok veri tabanının oluşmasına katkı yapmış bu durum ise kavramsallaşma sürecinin hızlanmasını beraberinde getirmiştir.

Bu noktada belirtilmelidir ki çalışmada tarihsel boyutun ön plana çıkarıldığı kronolojik bir analizden daha ziyade kavramsal boyutun çerçevesini çizdiği tematik bir yöntem izlenecektir. Bu bağlamda çalışmanın ilk kısmında Süregelen Rekabetler Yaklaşımının teorik analizi iki ana aksta ele alınacaktır. Buna göre ilk olarak yaklaşımın gelişiminde ön plana çıkarılan tanımlar ve değişkenler ele alınacak, ardından ise rekabetin süregelen bir nitelik kazanmasına etki eden nedenler kavramsal olarak ortaya konmaya çalışılacaktır.

SÜREGELEN REKABETLER TEORİSİNİN KAVRAMSAL ANALİZİ

Uluslararası İlişkiler disiplinin de rekabetin kavramsal olarak tanımlanması son 20 yıllık süreçte mümkün olmuştur. Genel olarak ilk çalışmalarda iki devlet arasında düşmanlık duygularının tanımlanmasında kullanılan rekabet kavramı ‘’uluslararası düşman‘’ tanımlaması üzerine geliştirilmiştir. Bu bağlamda iki aktörün bir dış politika aracı olarak askeri araçlar yoluyla pazarlık etmesi olarak da tanımlanan rekabet kavramını ele alan çalışmalar iki ana aksta geliştirilmiştir. Bunlar rekabeti çatışmanın odağına alan rekabet çalışmaları ve dönemsel rekabetleri çalışma konusu yapan analizlerdir. Bu noktada çalışmanın konusunu oluşturan Süregelen Rekabetler Yaklaşımı devlet çiftleri arasındaki dönemsel rekabetlerden daha ziyade bu rekabetin askeri araçlarla belirli bir tarih aralığında tekrarlanma kapasitesini ele alır ve bu bağlamda rekabeti kavramsal olarak çalışmanın odağına yerleştirir.

Rekabet çalışmaları içerisinde Süregelen Rekabetler Yaklaşımı’nın önemi kavramın devlet çiftleri arasında uzun sürecek ve şiddetinin artma riski fazla olan savaş konuları ve rekabetlerini ele almasından kaynaklanmaktadır. Bu bağlamda genel anlamları itibariyle ele alındığında  ‘’Süregelen Rekabet ‘’ kavramı  ‘’ Rekabet ‘’ kavramı ile karşılaştırıldığında daha dar bir içerik ve anlam içermekle birlikte rekabet çalışmaları içerisinde daha fazla atıf yapılan bir özellik taşımaktadır. Bunun temel nedenlerinden biri kavramın temel rekabet konuları içerisinde yer alan ve tırmanma niteliği yüksek olan topraksal paylaşım sorunları dyadic ilişkiler temelinde geliştirilmiş olmasıdır. 19 ve 20. yüzyılda yapılan savaşların yarısın fazlasının toprağa dayalı ikili rekabetler çerçevesinde çıkmış olduğu ve bunların tekrarlanma ve tırmanma potansiyeli yüksek nitelik taşıyan konulardan oluşması da yaklaşımın savaş etütleri içerisinde ampirik model analizlerindeki önemini desteklemektedir.

A- Operasyonel Tanımlar Çerçevesinde Temel Değişkenlerin Tespiti

Kavramın operasyonel tanımları ele alındığında birbirinden çok farklı içeriklere sahip olmaığı görülmektedir. Bunun temel nedeni tanımların genel olarak ‘’ Correlates of War ‘’ (COW) çerçevesinde ortaya konuluş olmasıdır. Bununla birlikte genel olarak yapılan tanımlar birinci nesil ve ikinci nesil olarak iki ana çerçevede ele alınmaktadır. Buna göre birinci nesil tanımlamalar genel olarak geliştirilen diğer teorilerin hipotezlerinin test edilmesi çerçevesinde geliştirilen tanımlar iken ikinci nesil tanımlamalar ise rekabet konularına odaklanarak yapılan tanımlamalardır. Yaklaşımın gelişimi sürecinde tanımlanma çabası özellikle veri tabanı oluşturulması açısından önem taşımaktadır. Ampirik düzlemde geliştirilen yaklaşım, tanımlanma sürecinde birçok model analizine bağlı olarak geliştirilmiş ve yapılan farklı tanımlamalar birçok değişkeni ön plana çıkarmıştır. Değişkenlerin neler olduğunun tespit edileceği bu bölümde öncelikle Süregelen Rekabetlerin rekabet türleri içerisinde nasıl sınıflandırıldığı tespit edilecektir. Bunun nedeni ise rekabet tipleri ve türlerinin tespitinde kullanılan bazı değişkenlerin kavramın tanımlanma sürecinde de temel olarak alındığının gösterilmesidir. Rekabet tipleri ve türlerinin tespitinde öncelikle belirtilmesi gereken nokta ampirik çalışmaların rekabet kavramını devletlerarası boyutta ve gücün maddi unsurlarının analizi temelinde ele almış olmasıdır. Bunun temel nedenlerinden biri yapılan çalışmaların veri analizine dayalı olarak geliştirilmiş olmasıdır. Bu noktada Hansel rekabetin sadece askeri alanda maddi unsurlar çerçevesinde ya da devletlerarası değil başka unsurlar temelinde de geliştirilebildiğinin altını çizmektedir. Bununla birlikte çalışmamızda ele alınan rekabet tipleri tipolojileri ölçülebilir unsurların analizi ve davranışsalcı ekol çerçevesinde tespit edilmiştir. Bu tipolojilin yapılmasında öne çıkarılan değişkenler; rekabetin devamlılığı ve süresi, rekabetin niteliği ve bu manada oyuncuların kapasiteleri ve son olarak  rekabetin kapsamı ve boyutlarıdır.

Rekabeti tiplerinin tanımlanmasında bu değişkenler arasında öne çıkan en önemli değişken rekabetin uzunluğu ve devamlılığıdır. Bu bağlamda Hansel, Goertz ve Diehl çalışmalarında zamansal boyuta önem vermektedir. Buna göre rekabet tiplerini uzunluklarına göre üçe ayırmak mümkündür. Bunlar Yalıtılmış Rekabetler (Isolated Rivalries) , Süregelen Rekabetler (Enduring Rivalries) ve Öncül Rekabetler’dir. (Proto-rivalries) Bu rekabet türleri içerisinde Yalıtılmış rekabetler genel özellikleri itibariyle rekabete konu olan çatışmanın ve dolayısıyla rekabet ilişkisinin kısa sürdüğü bir rekabet tipini tanımlamaktadır. Rekabet tipinin Yalıtılmış Rekabetler olarak tanımlanması rekabet sürecinde yaşanan çatışmaların ne kadar sert geçerse geçsin kendisinden sonra gelen çatışma konularının nedenini oluşturmamasından kaynaklanmaktadır. Rekabet tipinin Süregelen Rekabet olarak tanımlanmasındaki temel nedenler ise yalıtılmış olarak tanımlanmasında kullanılan nedenlerle tamamen zıt nitelikler taşımaktadır. Rekabetin süregelen bir nitelik taşıması için çatışma konusu ve çatışma sürecinin öncelikle kendinden sonra gelecek olan anlaşmazlık konularının temelinde yer alması bu bağlamda ikili ilişkileri uzun süren bir dönemde etkiliyor olması ve çatışmanın başlangıcının tespit edilebilir olması öne çıkan temel belirleyicilerdir. Proto-rivalries (Öncül rekabetler) olarak belirlenen rekabet tipleri ise hem Süregelen hem de Yalıtılmış Rekabet tiplerine benzer özellikler taşıyan bir nitelik taşımaktadır. Bununla birlikte hem süre hem de içerik açısından Süregelen Rekabet tipine dönüşebilecek bir rekabet ilişkisini tanımlamakta kullanılmaktadır.

Rekabetlerin tanımlanmasında Goertz-Diehl(1993-2000) Hensel’in (1996) yukarıda bahsi geçen çalışması dışında ele alınacak diğer çalışma ise Thompson’un yapmış olduğu tipolojidir. Thompson devletlerarası rekabetleri rekabetin niteliğine ve kapsanma göre iki boyutta analiz etmektedir. Buna göre rekabetin niteliğine göre yapılan ayrımda Thompson rekabeti bölgesel (mekânsal-spatial) ve küresel (konumsal-positional) olmak üzere iki düzlemde ele almaktadır. Bölgesel–mekânsal olarak tanımlanan rekabet tipinde rakip oyuncuların genellikle küçük ölçekte (minor) oyuncular olduğu ve rekabet konusunun toprak paylaşımına dayandığına vurgu yapılmaktadır.  Bu noktada rekabetin küresel boyutta yaşanan rekabete nazaran daha düşük yoğunlukta yaşandığının altı çizilmekte, rekabet halinde olan oyuncuların arasında var olan güç asimetrisi nedeniyle savaş ya da çatıma konusunun hızlı şekilde sonuçlanması temel özellik olarak verilmektedir. Konumsal rekabetin temel özellikleri ise Thompson tarafından rekabet halindeki oyuncuların güç hiyerarşisinde aynı seviyede oldukları bu bağlamda bir güç asimetrisinin olmadığı, çatışma ya da rekabet konusunun ise küresel ya da bölgesel düzlemde pozisyon elde etmeye dayalı olarak geliştiği şeklinde özetlenmektedir.

Thompson’un rekabetin niteliğine dayalı ayrımı yanında yapmış olduğu diğer ayrım ise rekabetin kapsamı ve alanına dayanmaktadır. Bu bağlamda rekabet konusunun niteliğinden ziyade rekabete konusuna dahil olan aktör sayısı ve rekabetten etkilenen alan temel belirleyici olarak tespit edilmektedir. Buna göre rekabetler ikili (dyadic), bölgesel, global ve bölgesel-global olmak üzere 4 ana kısımda incelenmiştir. İkili (dyadic) rekabette sınırlı bir alan üzerinde genellikle topraksal paylaşım nedeniyle yaşanan çatışma modelleri ele alınırken bölgesel rekabette görece daha geniş bir toprak parçasının üzerinde gücün arttırılmasına dayanan rekabet modelleri tanımlanmaktadır. Bu noktada 16. yüzyılda İspanya ve Fransa’nın girmiş olduğu rekabet örnek olarak verilebilir. Global rekabette ise Modelski’nin Uzun Döngü teoremi çerçevesinde küresel liderlik için verilen rekabet örneklendirilmektedir. Bu noktada 15. yüzyılda Portekiz ve Venedik ya da 20.yy’da Sovyetler Birliği ve Amerika arasında yaşanan rekabet örnek olarak verilebilir. Bölgesel-Global rekabet ise Hollanda’nın Fransa ve İspanya ile 16. ve 17. yüzyıllarda girmiş olduğu rekabet olarak tanımlanabilir. Burada altı çizilen nokta bölgesel rekabette elde edilecek pozisyonun küresel liderlik için de belirleyici olacağıdır.

Rekabet tiplerinin ortaya konulduğu yukarıdaki analizler çerçevesinde düşünüldüğünde Süregelen Rekabetlerin genel olarak üç temel değişken çerçevesinde analiz edilebilir. Bunlar rekabetin sürekliliği ve tekrarlanması değişkeni, aktörlerin niteliği ve güç kapasiteleri ve son olarak rekabet konusunun kapsamı ve kendinden sonra gelen çatışmayı etkileme kapasitesi. Bu çerçevede düşünüldüğünde Süregelen Rekabetler yaklaşımının konusunu teşkil eden rekabetlerin genel olarak küçük–büyük aktörler (minor-major) arasında spesifik olarak belirli bir toprak parçasının egemenliği üzerine uzun süren çatışmacı bir ilişki içerdiği genel olarak ise bu ilişki biçiminin konjonktürel olarak hem iki devlet arası, hem bölgesel hem de küresel rekabet tipleri içerisinde konumlandırılabileceği söylenebilir. Bu noktada kavramın tanımlanmasında belirleyici olan değişkenlere genel bir giriş yapılmış olmakla birlikte operasyonel tanımlar çerçevesinde ortaya konulan temel değişkenlerin analiz edilmesi kavramın farklı ilişki modellerine uygulanmasında kolaylık sağlayacaktır. Bu tanımlar çerçevesinde ön plana çıkan temel değişkenler ; Rekabetin süresi ve rekabet sürecinde yaşanan çatışmaların sıklığı , tehdidin karşılıklılık içerip içermemesi , rekabet sürecindeki aktörlerin kapasiteleri, rekabet sürecinde rekabet dışı dönemlerin varlığı ve rekabetin karakterinin niteliği şeklinde sıralanabilir.

1)Rekabetin Süresi ve Sıklık Derecesi : Süreklilik ve Yoğunluk

Süregelen Rekabetler yaklaşımının uygulanmasında rekabetin devamlılık içerip içermediğinin tespiti için gerekli olan ilk değişken rekabetin başlangıç ve bitiş tarihleridir. Bu noktada rekabetin bitiş ve sonlanış tarihlerini belirgin olmasından kastedilen sabit tarihlerin tespit edilebiliyor olmasıdır. Bununla birlikte her zaman rekabetin Süregelen Rekabetler yaklaşımı çerçevesinde ele alınabilmesi için ilk karşılaşma tarihinin belirgin olması beklenemez örneğin Amerika-Sovyetler rekabeti için bu tarih İkinci Dünya Savaşı’nın bitişi olarak ele alınır. Alman-Amerikan rekabeti için ise benzer şekilde 20. yüzyılın başı başlangıç tarihi olarak ele alınmaktadır. Bununla birlikte operasyonel tanımlar ve buna bağlı analizler için rekabetin başlangıç ve bitiş tarihleri genel olarak ilk ve son askeri karşılaşmalar olarak belirlenmekte ve tanımlar bu çerçevede şekillenmektedir.

Buna göre ilk nesil tanımlama çabaları içerisinde yer alan Wayman’ın yaklaşımına göre bir rekabetin Süregelen Rekabetler çerçevesinde analiz edilebilmesi için askeri olarak 10 yıllık süreçte tarafların en az iki kez karşı karşıya gelmesi gerekmektedir. Wayman bu on yıllık süreçte tarafları karşı karşıya getiren anlaşmazlık konusunun yeni bir anlaşmazlık konusunu tetiklemesi ve rekabetin 10 yıllık süreci aşacak bir karakter taşıması gerektiğine vurgu yapmaktadır. Wayman’ın bu tanımlamasını genel hatları itibariyle kabul eden Diehl bununla birlikte süreci 10 yıl yerine 15 yıl olarak tanımamakta karşılaşma sıklığını ise bu süreçte en az 3 askeri çatışma olarak belirtmektedir. Diehl bu noktada rekabetin sonlanmış olmasının ise 2  askeri çatışma arasında en az 10 yıllık bir sürecin olmasına bağlı olduğunu ileri sürmektedir. Diehl’in tanımlaması Wayman’a göre daha göre özellikle rekabetin sonlanmasına getirdiği zaman ve sıklık kriteri nedeniyle daha spesifik bulunmaktadır. Süregelen Rekabetleri  zaman ve sıklık değişkenleri çerçevesinde tanımlayan diğer bir çalışma ise Maoz ve Gochman’ın yapmış olduğu çalışmadır. Maoz ve Gochman 1816-1980 yılları arası dönemi kapsayan çalışmalarında ikili rekabetleri ele almış ve bu çalışma çerçevesinde aktör kapasitelerini de belirlemişlerdir. Bu noktada rekabet ilişkinsin niteliğinin belirlenmesinde zaman ve sıklık kriteri dışında bir diğer değişken olan kapasite değişkenini ilk kez bu ikili kullanmışlardır. Ancak bir rekabeti Süregelen Rekabet olarak değerlendirme kriterleri ise daha az belirgin bir şekilde dile getirilmiştir. Çalışma analiz edildiğinde kavramın birbirleriyle sık sık çatışmaya giren devlet çiftleri olarak tanımlandığını görmekteyiz. Bununla birlikte çalışmada 1816-1980 arası dönemde en az 7 çatışma içeren ikili rekabetlerin ele alındığını görmekteyiz. Bu durum açıkça dile getirilmemiş olsa da Maoz ve Gochman’ın 160 yıllık süreçte 7 yıl ve üstü ikili karşılaşmaları bir kriter olarak kullanıldığını göstermektedir.

İkinci nesil COW projesi çalışmaları ele alındığında ise bu çerçevede yapılan tanımların metot olarak ilk nesil tanımlamalarla aynı metodu kullandığını ancak bazı ek kriterler oluşturulduğunu, zaman ve sıklık sürelerini ise farklılaştığını görmekteyiz. Buna göre örneğin iki rakip arasındaki karşılaşma sıklığı 20 ilâ 25 yıllık bir süreçte 5-7 çatışma olarak tespit edilmiştir. Bu noktada iki farklı çatışmanın aynı rekabetin konusu içerisinde olabilmesi için iki çatışma arasında 10-15 yıldan daha fazla bir süre olmaması ve birinin diğerini doğuran nedenler taşıması gereğine vurgu yapılmıştır. Rekabetin Süregelen Rekabetler Yaklaşımı içerisinde değerlendirilmesinde temel değişkenler olan süreklilik ve sıklık değişkenleri dışında bazı yardımcı değişkenler de ileri sürülmektedir. Bu değişkenler daha ziyade çatışma süreleri ve niteliği üzerinde gelişmektedir. Örneğin bir tanımlamada ilki rakipler arasında çıkan çatışmanın en az 30 gün sürmesi bir değişken olarak verilmektedir. Rekabetin sonlanmış bir rekabet olduğuna dair verilen kriterler ise 10 yıl ila 25 yıl arasında değişmektedir. Bu noktada bazı tanımlamalarda rekabetin süreklilik arz edebilmesinin tarafların bazı dönemlerde sisteme ve iç sorunların çözümüne yönelik olarak birbirleriyle çatışmadığı dönemlerin varlığına bağlı olduğu saptamaları yer almaktadır. Bazı çalışmalar da bu dönemin 25 yıllık bir süreci kapsayabildiğinin altı çizilmektedir.

Bu noktada birinci ve ikinci nesil tanımlamalar göz önüne alındığında rekabetin Süregelen Rekabet olarak tanımlanması için belirlenen kriterlerin, sıklık, şiddet ve süre kriterleri çerçevesinde farklılaştığını görmekteyiz. Bu bağlamda sıklık iki jenerasyon arasında 2-3 çatışmadan 5-6 çatışmaya çıkarken bunun için belirlenen süre ise 10-15 yıldan 20-25 yıla çıkmaktadır. Goertz ve Diehl projeler çerçevesinde ortaya çıkan bu farklıkların genel olarak 20 yıllık süreçte 6 çatışmanın varlığına dayandırılarak ortadan kaldırılması gerektiğini dile getirmektedir.

2) Rekabetin İstikrarı ve Aktör Kapasiteleri

Süregelen Rekabet analizlerinde askeri karşılaşmaların sıklığı ve süresine dayanan tanımlamalar dışında rekabetin istikrarlı olarak devam etmesine bağlı olarak geliştirilen tanım ve modellemeler de önem taşımaktadır. Bunun temel nedeni ise farklı nitelikte Süregelen Rekabetler modellerini ortaya koyması bu bağlamda değişken olan aktör kapasiteleri analizini ve ilişki biçimini ön plana çıkarıyor olmasıdır. Genel olarak incelediğinde Süregelen Rekabetler Yaklaşımının ampirik modellemelerinde sistem içerisinde rakip olarak analiz edilecek olan aktörlerin güçlerinin ( dış politika eylemleri, askeri kapasiteleri ve stratejileri) ölçüt olarak ele alındığını görmekteyiz. Bu bağlamda söz konusu yaklaşımda rekabetin süregelen bir nitelik kazanması aktör kapasiteleri açısından değerlendirildiğinde iki eşit aktörün rekabetinden daha ziyade büyük ve küçük aktör arasındaki rekabete dayandırılmaktadır. Bu bağlamda yaklaşım Süregelen Rekabetlerin istikrarını iki farklı düzlemde almaktadır. Bunlar Temel Rekabet Düzeyi Modeli (Basic Rivalry Level) ve Evrimsel Düzey Modeli‘dir (Evolutionary Level). Rekabetin istikrarının analizi kapsamında geliştirilen bu düzeyler analiz edildiğinde Evrimsel Düzey Modeli’nin taraflar arasındaki çatışma düzeyinin giderek yükseleceğini ve tırmanan bir nitelik kazanacağını görmekteyiz. Bunun temel nedeni olarak model rekabet içerisinde olan aktörlerin güç kapasitelerinin eşit olmamasını göstermektedir. Buna göre Hensel tarafından geliştirilen model rekabet sürecini üç dönemde ele almaktadır. Bunlardan ilki rekabetin ilk dönemlerini oluşturan erken aşamadır. Bu dönemde ilişkinin gelişimini belirleyen aktör küçük (minor) aktör olarak tanımlanmaktadır. Herhangi bir rekabet ilişkisinin olmadığı bu dönemde küçük aktör tarafından geliştirilen temel strateji rekabetten daha ziyade büyük aktör ile ilişki kurmak olarak tanımlanmaktadır. Modelin öngördüğü ikinci dönem ise küçük aktörün büyük aktörün strateji ve politikalarını kendi politikaları çerçevesinde değiştirmeye zorladığı ve rekabetin ilk izlerinin yaşandığı dönem olarak tanımlanmaktadır. Ara aşama olarak tanımlanan bu dönemden sonra elen üçüncü aşama ise tarafların güç kapasitelerinde değişimlerin yaşandığı ve tehdit ve rekabet algısının karşılıklı olarak hissedildiği en çatışmacı dönem olarak tanımlanmaktadır. Evrimsel Düzey Modeli çerçevesinde geliştirilen ve taraflar arasındaki çatışma riskinin tırmanacağı ve savaşla sonuçlanacağını öngören en önemli model Volkan Modeli’dir. Volkan Modeli adlandırılmasının temel nedeni volkanın patlayıncaya kadar geçen sürede giderek artan bir risk taşımasından kaynaklanmaktadır. Bu noktada ulusal tehdit algısına sahip bir devletin silahlanma stratejisi belirleyerek giderek daha fazla silahlanmasının diğer devletin güvenlik algısını olumsuz yönde etkileyeceği ve güvenlik algısından daha ziyade güvensizliğe neden olacağı (güvenlik ikilemi) model çerçevesinde örneklendirilmektedir. Bununla birlikte Model çerçevesinde tüm çatışma modellerinin tırmanma niteliği taşımadığı her çatışmanın çeşitli değişkenlere bağlı olarak bir denge noktası taşıdığı Richardson Modeli bağlamında ortaya konmaktadır. Evrimsel Düzey çerçevesinde geliştirilen Volkan Model’inin ‘’Güç Geçişi ‘’ modeli çerçevesinde de kullanılıyor olması Süregelen Rekabetler analizinde rakip aktörlerin ilişkisinde meydan okuyan ve savunma yapan ülkelerin ve güç kapasitelerinin analizini zorunlu kılmaktadır. Evrimsel Model’in rekabet ilişkisinin tırmanmaya neden olan niteliğine vurgu yaptığı açıklamasının yanında Temel Rekabet Düzeyi Modeli ise rakip devletlerin rekabetine dayalı çatışmalarının birbirinden farklı özellikler gösteren dönemler ve değişkenlere içkin olarak gelişmesi nedeniyle bir modelleme yapmanın ve bu bağlamda çıkarımlarda bulunmanın zorluğuna dikkat çekmektedir. Burada dikkat çekilmek istenen iki farklı dönemde ortaya çıkan çatışma aynı rekabet konusuna içkin olsa dahi bu çatışmaların azalan, artan, tırmanan bir ilişki şeklinde tanımlamanın zorluğudur. Bu noktada rekabetin istikrarını analiz eden modellemelerde Volkan Modeli dışında, Dış Bükey Model, İç Bükey Model, Artan, Azalan ve Dalgalı Modellerin bulunuyor olması ve her modelin belirli kesitlerinde birbirlerinden örnekler vermesi Temel Rekabet Modeli’nin modelleme yapmanın zor olduğuna dair çıkarımını destekler nitelik taşımaktadır. Tarihsel boyutta analiz edildiğinde de Süregelen Rekabetler yaklaşımı çerçevesinde incelenen ikili rekabetlerde genel olarak düz çizgi olarak tanımlanan Temel Rekabet Modelinin diğerlerine göre daha fazla kullanıldığı görülmektedir.

Şiddet

               Zaman                                  Zaman                                

Temel Rekabet Modeli           Volkan Modeli              Dış Bükey Model      İç Bükey Model      Dalga Modeli

 

B- TEORİK ANALİZ ÇERÇEVESİNDE SÜREGELEN REKABETLERİN  TEMEL NEDENLERİ

Rekabetleri konu alan çalışmalar genel olarak incelendiğinde çalışmaların , çatışmaların nasıl ortaya çıktığından daha ziyade nasıl geliştiği ve nasıl sonlandığına yoğunlaştığı görülmektedir. Bununla birlikte Süregelen Rekabetler Yaklaşımı açısından ortaya konan çalışmaların veri analizleri içermesi çatışmanın ilk ve son kez ne zaman gerçekleştiğini bilmeyi gerekli kılmaktadır. Bunun yanında yaklaşımın temel özelliğinin çatışmaların belirli bir süreklilik içermesinin anlaşmazlık konularının birbirini tetikleyici özellikler taşımasına bağlı olarak tanımlanmış olması Süregelen Rekabetleri diğer rekabet çalışmalarından ayırmaktadır. Bu bağlamda değerlendirildiğinde öne çıkan temel nedenler ana aksta incelenebilir. Bunlar ; Sistem ve devletlerin içerisinde yaşanan politik değişim ve şoklar , devletlerarası ekonomik çıkar ve rekabet konuları , rekabet halindeki devletler arasındaki güç dağılımı , topraksal paylaşım sorunları , iç politika baskısı ve uluslararası faktörlerdir.

1) Sistem ve Devletlerde Yaşanan Politik Değişimlerin Rekabete Etkisi

Devletlerarası rekabetlerin nasıl değişim gösterdiğine yönelik olarak geliştirilen ampirik çalışmalar sistemde karşılaşılan şoklar ve rekabet halindeki devletlerin kendi içlerinde yaşamış olduğu politik gelişmelerin Süregelen Rekabetlerin Yaklaşımının öngördüğü ikili rekabet modellerinin doğuşunda önemli etkenlerden biri olduğu ortaya konmuştur. Bu bağlamda Goertz ve Diehl’in yapmış olduğu çalışmada süregelen rekabet çiftlerinin yüzde 87’sinin rakip devletlerin bünyesinde ya da sistemde yaşanan politik şok ve gelişmelerle ortaya çıktığı dile getirilmektedir. Bu noktada süregelen rekabetlerin sadece devletlerin kendi geçmişlerine dayanan çatışma konularına bağlı olarak değerlendirilemeyeceği ve sistemde yaşanan farklı çatışmaların birbirleri ile olan bağlantıları ve etkilerinin göz ardı edilemeyeceğine vurgu yapılmaktadır. Bu bağlamda iki devlet arasında yaşanmakta olan süregelen rekabetin sadece günümüzdeki ilişkileri değil iki devletin gelecek beklentileri nedeniyle tüm sistemi ve sistemdeki rekabet konularını etkilediğinin altı çizilmektedir. Bu noktada verilebilecek en yakın örnekler Amerikan ve Sovyet rekabetinin sistemde yaşanan bir büyük şok sonucu ortaya çıkması ve tüm dünyadaki ikili rekabet örneklerini etkilemiş olmasıdır. Benzer şekilde iki kutuplu sistem süresince ve sistemin sona erdiği 1990 sonrası dönemde Ortadoğu bölgesinde yaşanan süregelen rekabetler örnekleri incelendiğinde ortaya çıkışından günümüzde yaşadığı evrim sürecine kadar küçük devletler arasında yaşanan rekabetin büyük oranda sistemdeki değişimle etkileşim halinde olduğu görülmektedir. Goertz Diehl‘in çalışmasında devletlerin bünyesinde yaşanan değişimlerin süregelen rekabetin doğuşuna etkisi ise iç savaşlar ve devrimler çerçevesinde değerlendirilmiştir. Bu bağlamda Alman ve İtalyan birliklerinin oluşturulması sonrası sistemin yeniden düzenlenmesi ihtiyacının Avrupa’daki ikili rekabetleri yeniden tetiklemesi örnek olarak verilebilir. Bu bağlamda benzer şekilde Fransız-Alman rekabetini hem iç politikada yaşanan değişimlerden hem de Avrupa’daki diğer ikili rekabetlerden ayrı düşünmek zordur. Bu noktada verilebilecek diğer örnekler 30 yıl savaşlarının Almanya üzerinde yarattığı etki sonrası Hollanda ile olan rekabetin hız kazanması benzer şekilde Frederick Henry’in ölümü sonrası İspanya Hollanda rekabetinin azalması bununla birlikte İngiltere ile olan rekabetinin doğuşuna zemin hazırlamasıdır. Bu noktada politik şokların rekabeti başlatma oranlarına dair Goertz’ün yaptığı analiz, politik şoklar sonrası 10 yıl içerisinde 60 ikili çatışmacı rekabetlerin başlamasını oranını yüzde % 95 olarak vermektedir. Buna göre sistemde ya da devletlerden birinde yaşanan politik değişim sonrası ortaya çıkan 63 ikili rekabetin 60 tanesinin başlanma sebebi olarak yaşanan politik değişim ileri sürülmüştür.

2) Devletlerarası Ekonomik Çıkar ve Rekabet Konuları

Devletlerarası ekonomik çıkarların süregelen rekabetlere neden olması Levy ve Ali tarafından İngiltere ve Hollanda arasında yaşanan ve 17.yy’ın başından itibaren yaklaşık yarım yüzyıl barış içerisinde devam etmesine karşın ardından aynı yüzyıl içerisinde üç büyük savaşla sonuçlanmasının analizi çerçevesinde ele alınmıştır. Levy ve Ali bu durumu dönemin iki büyük gücünün uyguladığı ekonomi politikalarının tamamen birbirlerine zıt olmasına dayandırmaktadır. İngiltere’nin uyguladığı merkantalist strateji karşısında Hollanda’nın uyguladığı liberal ekonomi stratejisi 17.yy ortalarında iki devletin bölgesel ve küresel boyutta karşı karşıya gelmesine neden olmuştur. Benzer bir örnek günümüzde ABD ve Çin arasındaki ekonomik ilişkiler çerçevesinde ele alınabilir. 1990 sonrası dönemde Çin’in Uluslar arası sisteme entegrasyonun da en önemli partneri olan Amerika ile olan ilişkileri gelecek dönemde İngiltere ve Hollanda arasındaki ilişki biçimine benzer şekilde çatışmacı bir ilişki biçimine dönüşme potansiyeli taşıdığı araştırmacılar tarafından dile getirilmektedir. Bunun temel nedeni Amerika’nın güç hiyeraşisindeki pozisyonunun özellikle ekonomik alandaki gelişmeler bağlamında Çin tarafından tehdit ediliyor oluşu olarak gösterilmektedir. Ekonomik çıkarların süregelen rekabetlere olan etkisini günümüzde örneklendirebileceğimiz bir başka konu ise Amerika ve Rusya’nın enerji sorunsalı çerçevesinde rekabetlerini Soğuk Savaş dönemindekine benzer şekilde üçüncü ülkeler üzerindeki politikaları kapsamında şekillendiriyor olmasıdır.

3) Topraksal Paylaşımı ve Egemenlik Sorunsalı

Savaşla sonuçlanan olay ve sorunların temelinde güç maksimizasyonundan daha ziyade toprağı temel alan anlaşmazlık ve stratejilerin yer aldığını yaklaşımın çatışma nedenleri içerisinde en çok vurgu yaptığı önermedir. Bu noktada Vasquez’in tarihsel süreçte analiz edildiğinde çok az savaşın güç ya da hegemonya için yapıldığı, bu savaşların ortalama olarak yarısının güç değişimiyle sonuçlandığı ancak toprak bütünlüğü ve paylaşımına dayalı çatışmaların ise genel olarak savaşla sonuçlandığı yaklaşım çerçevesinde güç için mücadele etmekten ziyade toprak hakimiyeti ya da korunması çabalarının savaşların temel nedeni olduğuna yaklaşım çerçevesinde vurgu yapılmaktadır. Bunun temel nedenleri ise topraksal rekabete dayanan çatışma konularının tırmanmaya müsait bir doğasının olması ve İkinci olarak ortaya konulan neden ise topraksal paylaşım ve rekabet konularına dayanan çatışmaların tarihin herhangi bir döneminde barışçıl şekilde sonuçlanmış olmasının diğer konulardan bağımsız olarak çatışmanın yeniden ortaya çıkma olasılığını yüksek oranda taşıyor olmasıdır. Bu bağlamda Rule 15. yüzyılda Fransa ve İspanya arasındaki rekabetin ideolojik olduğu kadar iki ülke arasındaki toprak paylaşımı sorunlarına dayandığını dile getirirken benzer şekilde Vasquez II. Dünya Savaşı sırasında Pasifik bölgesinde yaşanan çatışma ve rekabetlerin büyük oranda belirli toprak bölgelerinin hakimiyeti üzerindeki paylaşım sorunlarına dayandığının altını çizmektedir. Benzer bir örnek Fransa-Almanya rekabetinde Alsace bölgesinin paylaşımının II. Dünya savaşın çıkmasına olan etkisidir. Bu noktada toprak paylaşıma dayalı sorunların sistem ve devletlerde yaşanan şoklara ya da ekonomik çıkarlara bağlı nedenlere nazaran süregelen rekabetler için daha fazla komşular arası rekabetin konusunu oluşturuyor olmasıdır. Özellikle sınır bölgelerinde daha önce imzalanmış antlaşmalar ya da uluslararası düzenlemelere dayanan topraksal paylaşım konuları daha sonra ortaya çıkan çatışmaların ana nedenlerini oluşturmaktadır.

Toprak paylaşımına dayanan egemenlik sorunsalı dışında yaklaşım çerçevesinde ele alınan diğer faktörler ise Huth tarafından etnik ve dilsel bağlar ve ülkelerin iç politikaların şekillenmesinde etkin olan iç politik baskılar olarak dile getirilmektedir. Bu çerçevede süregelen rekabetler çerçevesinde stratejik bölgelerin hakimiyeti kadar irredantist eğilimlerin kaynağını bulduğu iç siyasi dinamikler etkin rol oynamaktadır. Vasquez bu noktada iç politik baskılar çerçevesinde Japonya’nın Amerikan saldırısıyla son bulan Asya’daki yayılmacı siyasetini örnek göstermiştir. Bu çerçevede ülkelerin siyasi rejimlerinin farklılığı da ideolojik rekabet açısından ele alındığında rekabet yaratan diğer bir neden olarak karşımıza çıkmaktadır.

OSMAN ERGÜL

Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Araştırma Görevlisi

KAYNAKÇA  

 

  • BÜYÜKAKINCI Erhan , ‘’ Soğuk Savaş Sonrası’nda Türkiye Rusya İlişkileri ‘’ , (Der) SÖNMEZOĞLU Faruk, Türk Dış Politikası’nın Analizi , İstanbul , Der Yayınları , 2004 ,pp.685-716
  • BIYIKLI MUSTAFA , Türk Dış Politikası: Osmanlı Dönemi ,İstanbul , Gökkubbe Yayınları , 2008
  • GOERTZ Gary , DEİHL Paul, War And Peace , Michigan, University of Michigan Press , 2000
  • GOERTZ Gary , DEİHL Paul , ‘’ Enduring Rivalries : Theoretical Constructs and Emprical Patterns ‘’ , Interntional Studies Quarterly , Vol.37 , No.2 ,Blackwell Publishing , 1993 , pp.147-171

http://www.jstor.org/stable/2600766

  • GOERTZ Gary , DEİHL Paul, ‘’ Enduring Rivaries ‘’ ,( Der) MIDLARSKY Manus , Handbook of War Studies-Tome II , Ann Arbor , Michigan University Press ,2000, pp.222-271
  • MANTRAN Robert , Osmanlı İmparatorluğu Tarihi –Cilt I ,İş Bankası Yayınları , 2008
  • TIR Jaroslav , DEİHL Paul , ‘’ The Political Geography of Enduring Rivalries ‘’, New Methodoligies for The social Science : The Development And Applicationof Spatial Analysis for Political Methodology , 2000

www.colorado.edu/ibs/pec/spatial/papers/tir_diehl.paper.pdf

  • TIR Jaroslav , DEİHL Paul, ‘’ Geographic Dimesions of Enduring Rivalries ‘’, Political Geography, Vol :21 , 2002 , pp.263-286
  • VASQUEZ John ,The War Puzzle , Cambridge University Press ,2000

Check Also

Beklenti Teorisi

Uluslararası Çatışmalarda Beklenti Teorisi Ve Libya Müdahalesi Giriş Yazar, “Handbook Of The War/Savaşın El Kitabı …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Powered by themekiller.com